{ "title": "Osmanlı Toplum Yapısı", "image": "https://www.osmanlipadisahlari.gen.tr/images/osmanli-toplum-yapisi.gif", "date": "19.01.2024 10:11:55", "author": "Ayşe Benli", "article": [ { "article": "
Osmanlı toplum yapısı, Osmanlı Devleti kurulmadan önceki Türk Devletlerinde Türklerin yaşayış şeklinin devamı ve günümüz Türk toplum yapısının kaynağıdır. Tarih boyunca Türklerin bilinen en karakteristik özelliği aile ve sosyal yapıya kısacası toplumsal hayatta ilişkilerine sıkı sıkıya bağlı olmalarıdır. Günümüzde de aile kavramı her ne kadar yozlaştırılmaya çalışılsa da genele vurulduğunda Türklerin en önemli toplumsal kurumudur. Osmanlı Devleti zamanında da aile faktörü en önemli sosyal unsur olmasıyla dikkat çekmiştir. Osmanlı toplumsal yapısı katmanlarıyla incelenmeden önce aile anlayışının tüm sınıflarda kendi içinde temel yapı taşı işlevi gördüğünün ve saygı duyulan bir kavram olduğunun belirtilmesi gerekir. Osmanlı'da aile bireylerinin birlikte yaşamalarına, aile reisi olan babanın kararlarına, akrabalık duygularına büyük önem verilirdi. Öyle ki devletin padişahı dahi devleti ailesiyle birlikte yaşadığı sarayı içinden yönetir, devlet meselelerini aynı sarayın içerisinde yaşayan yardımcılarıyla görüşürdü. Genel olarak toplum içinde boşanmalar hoş karşılanmazdı. İnsanlar aile bağlarını yüceltmeli, bozmamalıydı.

Osmanlı toplum yapısının sınıflandırılması

Osmanlı toplumu özünde iki sınıf çevresinde şekillenmiştir. Yönetici, askeri (Koruyucu) sınıf ve halk (Reaya). Yöneticiler padişah başta olmak üzere devlet yönetiminde padişaha yardımcı olmakla ve padişahın üzerindeki devleti yönetme yükünü azaltmak için görevlendirilen çeşitli unvanlara sahip kişilerdi. Askerler de aynı şekilde devletin güvenliğini sağlamakla ve savaşlara katılmakla yükümlü insanlardı. Osmanlı toplumsal yapısı sınıfsal ayrılıklara yer vermez, toplumsa katmanlaşma öne çıkmazdı. Yöneticiler kendilerini ayrı bir sınıftan görmez, halkta üzerinde bu baskıyı hissetmeyerek yöneticilerine minnet ve saygı duyardı.

Sarayda kalabalık ve İslami şartlara uygun bir yaşam tarzı vardı. Herkesin daireleri bulunup özel hayatlarını burada geçirir, tören festival gibi sosyal faaliyetlerde bir araya gelirlerdi. Padişahın ailesi ve ailesinin işlerini gören yardımcılar harem bölümünde yaşarlardı. Devlet meseleleri Divan-ı Hümayunda sarayın toplantı odası denilebilecek özel bir alanında görüşülürdü. Çocukların eğitimine büyük önem verilir, sarayda özel hocalar bulundurulurdu.

Halk kesimi şehirlerde, köylerde yaşar tacirlik, esnaflık, zanaatkarlık yapardı. Mütevazi bir yaşam hakimdi, herkes gelirine göre yaşar, giyinir, İslami şartlara göre bir hayat geçirirdi. Günlük yaşam ezan saatlerine göre ayarlanırdı. Müslümanlar gibi Museviler, Hristiyanlar ve diğer dinden insanlarda baskı görmeden ibadetlerini yerine getirebilirlerdi. Pazarlar, camiler, bedestenler en kalabalık alanlar olurdu. Köylerde halk tarım ve hayvancılıkla geçinir sakin bir hayat yaşardı.

Osmanlı toplum yapısı devlet bir imparatorluk haline gelmiş ve çeşitli etnik kökenleri içerisinde barındırır seviyeye ulaşmış olsa dahi karakteristik özelliğini korumuş, hoşgörü içerisinde gelenek görenekleri doğrultusunda varlığını sürdürmüştür. Fransız İhtilali sonrası yayılan milliyetçilik akımının güç odaklarınca kötü yönde kullanılması Osmanlı Devleti'nin toplumsal yapısına zarar vermiş, nasıl bir vücutta hasar gören bölgeden tüm vücut etkilenirse devlette o şekilde olumsuz etkilenmiş ve dağılma safhasına gelmiştir. Ardından kurulan Türkiye Devleti ise özünde bulunan toplumsal bağ duygusunu kaybetmeyerek yaşatmaya devam etmiştir.
" } ] }