{ "title": "Lale Devri", "image": "https://www.osmanlipadisahlari.gen.tr/images/lale-devri.jpg", "date": "20.01.2024 12:54:34", "author": "Arsebük", "article": [ { "article": "
Lale Devri; birçok açıdan Osmanlı Devleti'nin en önemli ve en incelenmeye değer dönemlerinden biridir. Avusturya ile 1718'de imzalanan Pasarofça Antlaşması ile başlar; 1730 Patrona Halil İsyanı ile sona erer. Dönemin padişahı 3. Ahmet, sadrazamı ise Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'dır. Genel kültürde; zevk ve sefa devri olarak da bilinir.

Özellikle tüm dünyada bir akım haline gelecek olan halk, adalet, eşitlik, hürriyet gibi kavramların tam öncesine denk gelmesi sebebiyle, Türk tarihinde sarayla halk arasında ilk kopuklukların başlaması ve halk ayaklanmalarının öncüsü niteliğindedir. Bilindiği gibi Lale Devri'nden kısa bir süre sonra; 1789'da Fransız İhtilali gerçekleşmiştir. Fakat; Fransız İhtilali ve daha birçok ayaklanma öncesinde, bu ayaklanmaya sebebiyet verecek olayların gerçekleştiği ve uzun yıllar alan bir süreç vardır. İşte; Lale Devri tam olarak bu sürecin içerisindedir ve sarayla Anadolu insanı arasındaki kopukluğun doruklara ulaştığı bir dönemdir. Bu yüzden; Lale Devri'ni sadece başlangıç ve bitiş tarihlerine, dönemin padişahına, sadrazamına, ayaklanmayı çıkaranlara değinerek basit bir siyasi olaymış gibi incelemektense; elden geldiğince işin sosyolojik ve ekonomik yönlerine eğilmek daha mantıklı olacaktır.

Lale Devri'nde meydana gelen yenilikler nelerdir?

Üzerinde fazla düşünülmeden kabaca zevk ve sefa devri olarak anılsa da Lale Devri; Türk tarihinde birçok yeniliğin ve atılımın gerçekleştiği bir dönemdir. Fakat tabi ki bu durum; olaya sadece bilimsel, kültürel ve sanatsal yönden bakıldığında geçerlidir. Eğer adalet, ekonomi, vs. Unsurlar da kapsama alınırsa; pek de iç açıcı olmayan bir durumla karşılaşılır.

Lale Devri'nde yapılan başlıca yenilikler incelenecek olursa; bunların daha çok endüstriyel, bilimsel ve sanatsal alanda olduğu görülür. Örneğin; herkesin bildiği bir olay olan matbaanın Türkiye'ye gelişi; Lale Devri'nde gerçekleşmiştir. İbrahim Müteferrika ve Sait Efendi; uzun uğraşlar sonucu İstanbul'da ilk matbaayı kurmayı başarmışlar; böylece hattatlıktan seri basım yöntemine geçilmeye başlanmıştır. Bu durum; bilginin daha hızlı ve daha kolay yayılabilmesi açısından iyi olsa da sadece İstanbul'da binlerce hattat bulunduğu düşünülürse, Lale Devri'nin sosyal yapısı açısından pek de iyi olmamıştır.

Lale Devri'nde tabi ki hiçbir kötü yönü bulunmayan yenilikler de vardır. Bunların en büyükleri; çiçek aşısının getirilmiş olması, yeniçeriler arasından tulumbacılar denilen bir itfaiye birliğinin oluşturulması ve birçok yeni fabrikanın açılmasıdır. Bunlar gibi yenilikler; hastalık oranının azalması, yerli üretimin artarak dışa bağımlılığın azalması, istihdam sağlanması, doğal afetlere karşı daha etkili imkânların bulunması gibi birçok avantaj sağlamıştır. Ayrıca; Avrupa'nın birçok ülkesinde eski ön yargılardan tamamen bağımsız olarak elçiliklerin açılması, Avrupa toplum yapısını, devlet yönetimini vsç her yönünü yakından tanıma imkânı sunumuş, sonraki padişahların ıslahatlarında daha cesur davranabilmelerine zemin hazırlamıştır. Bütün bunların yanı sıra; Lale Devri'nde kendini ifade etme fırsatı bulan sanatçılar da Osmanlı Devleti'ne kültürel alanda epey ivme kazandırmıştır.

Lale Devri'nin sona ermesinin başlıca sebepleri nelerdir?

Yukarıda da bahsedildiği gibi Lale Devri'nin en göze batan sebebi saray ile halk arasında büyük bir kopukluk ve adaletsizliğin baş göstermesidir. Bu kopukluğun sebeplerine inilecek olursa; olayın neredeyse tamamen sosyal adalet ve ekonomik boyutlarda gerçekleştiğini görürüz. Çünkü Lale Devri'nde herhangi bir siyasi grubun padişaha karşı ayaklanması söz konusu değildir ya da herhangi bir etnik, dini, mezhepsel bir olay da baş göstermemiştir. Böylesi sanatsal, kültürel etkinliklerle geçen bir dönemin son derece sert bir isyanla sona ermesi, tamamen ekonomik ve iktisadi sebeplere dayanmaktadır. Lale Devri'nde daha önce hiç olmadığı kadar kültürel ve sanatsal etkinliklerin olduğu; düşünebilen, dönemin aydını olarak nitelendirilebilecek kişilerin daha önce hiç olmayacak kadar eserlerini sunma imkânı bulduğu doğrudur. Fakat; buraya harcanan devasa bütçenin yanında, halkın durumu gittikçe kötüleştiğinden ve insanlar kendi durumları kötüleştikçe sarayın durumunun tam tersi yönde; gittikçe daha da iyileştiğin görebildiğinden; bir isyanın çıkması kaçınılmaz olmuştur.

Burada kültürel ve sanatsal etkinliklerin anlamsız olduğu, tüm bütçenin temel ihtiyaçlara ayrılması gerektiği gibi bir sonuç çıkarılmamalıdır. Lale Devri ve Patrona Halil İsyanı; sadece her şeyden önce insanın temel ihtiyaçlarını karşılabileyecek durumda olması gerektiğinin ve insanların karnı doymadıkça kültürel-sanatsal yönden gelişemeyeceklerinin tarihte bulunan eşsiz bir örneğidir. Örneğin; Avrupa'da meydana gelen Rönesans ve Reform süreçlerine bakılırsa; daha öncesinde meydana gelen coğrafi keşifler sayesinde insanların yeni para kazanma yolları buldukları görülür. Bu sayede refah seviyesi yükselen; karın tokluğunu garanti altına alan insanlar; kendilerini kültür-sanat alanında geliştirme fırsatı buldukları için Rönesans ve Reform meydana gelmiştir. Lale Devri'nde ise bu doğal süreç takip edilmeden; direkt olarak sanata yönelinmesi sebebiyle; halkın uyum sağlayabileceği bir akım meydana gelememiştir.

Bu sebeplerden dolayı halkta aşamalar şeklinde biriken öfke; sonunda bir olayla patlak vermiştir. Zaten padişahın ve etrafındakilerin devletin parasını zevk için, kendi keyifleri için boş yere savurduğunu düşünen halk; bir de üzerine İran sınırında bazı kalelerin ve toprakların para karşılığı satıldığına ve bu paraların da zevk için kullanıldığına dair bir dedikodunun yayılması üzerine ilk ayaklanma belirtilerini göstermiştir. Bu ayaklanma fazla etkili olmasa da Lale Devri'nin sona ereceğinin habercisi niteliğindedir. Çünkü dönemin padişahı 3. Ahmet; halkın kültüre, sanata ve bilime çok fazla bütçe ayrıldığını düşündüğünü fark etmiş ve halkın duymak istediği haberler yayılması gerektiğine karar vermiştir. Fakat burada da işler planlandığı gibi gitmemiştir. Çünkü; 3. Ahmet ve saray yönetimi; İran üzerine bir sefere çıkılacağı haberini yaymış; göstermelik olarak bir sefer düzenlenmiş, fakat akşam vakti padişah gizlice kayıkla saraya dönmüştür. Bunun fark edilmesi sonucu da kibrit çakılmış, her yere dökülmüş olan benzinin alev alması kaçınılmaz olmuştur. 1730 yılında Patrona Halil adlı bir yeniçeri önderliğinde halk ayaklanmış; 3. Ahmet tahttan indirilerek yerine 1. Mahmut geçirilmiş ve Lale Devri sona ermiştir.
" } ] }