{ "title": "Balkanlardaki Fetihler", "image": "https://www.osmanlipadisahlari.gen.tr/images/balkanlardaki-fetihler.gif", "date": "21.01.2024 05:45:28", "author": "Emre Ekmen", "article": [ { "article": "Balkanlardaki Fetihler: Sırp Sındığı zaferinin ardından Sultan Murad Balkanlar'daki fetih hareketlerini hızlandırmış ve üç ayrı bölgeden fetih çalışmalarına başlamıştır. Balkanlara yönelik hazırlanan fetih hareketlerini Balkanların uç bölgelerini seçerek sağ, sol ve orta olmak üzere üçe ayırmıştır. Sağ kanat olan doğu sınır bölgesini bizzat kendisi komuta edeceğini bu bölgeden kendisi fethe başlayacağını açıklamıştır. Diğer bölgelerden olan sol kanadı yani batı bölgesinin komutasını Evrenos Bey'e, orta kol olan bölgenin komutasını ise Kara Timurtaş Paşa'ya vermiştir.

Dalmaçya kıyılarının güney bölümünde kalan Dubrovnik (Raguza) Cumhuriyeti 1365 yılında Osmanlı himayesini kabul eden bir muahede imzalamıştır. En büyük geçim kaynağı ticaret olan bu küçük Slav cumhuriyetinin asırlar sürecek olan hayatını garanti altına almasını ve ileriyi görmesini sağlayan bu anlaşma olmuştur. Yapılan bu anlaşma sonucunda Osmanlı Devleti yıllık vergiler karşısında bu küçük devleti ne işgal edecek ne de iç işlerine karışacaktı. Bu Slav ülkesi olan Dubrovnik'in himaye altında bulunması Türkleri Adriyatik Denizi'nin kıyılarına dayandırmış oldu.

Gazi Evrenos Bey fetihler için ikamet olarak Gümülcine'yi merkez seçmiş ve fetihleri buradan yönetmeye başlamıştır. Sırp Sındığı zaferinden kısa bir süre sonra da Serez'e girip burayı alarak zapt etmiştir. Halbuki hala önemli topraklar olan Drama ve Kavala'yı fetih edememişti. Bu önemli topraklar halen daha Bizans İmparatorluğu idaresinde bulunmaktaydı. Gazi Evrenos Bey tarafında durum bu iken Sultan Murad, Sırp Kralı Sefan Dusan'ın ölümünü fırsat bilip Trakya'nın Karadeniz kıyılarını ele geçiren Bulgar Prensi olan Ivan Aleksandr'ın ele geçirdiği bu Karadeniz kıyılarını toplayıp kendi denetimi altına almaktaydı. Böylelikle Bizans İmparatorluğu ile Avrupa arasındaki son karayolunu da ele geçiren Sultan Murad, Bizans İmparatorluğunu çaresiz ve tek başına kalmaya mahkûm etmişti.

Dönemin Bizans İmparatoru böylesine bir tehdit karşında kalınca bir çare bulmak için Roma'ya yola çıktı. Roma'da dört kardinal huzurunda Saint Plevre Kilisesi'nde Ortodoks mezhebinden tövbe edip Latin Kilisesi'nin yani Katolik mezhebinin evladı olmak için yemin etmiştir. Ettiği yemine karşılık olarak Papa'dan Batı dünyasından onlara yardım geleceği ve bir haçlı ordusu kurulacağı sözünü almıştır. İmparator Roma'dan döndükten sonra beklediği desteği ise bir türlü bulamadı ve 1369 Roma'da Katolik olan İmparator, İstanbul'da tekrardan Ortodoks mezhebine geri dönüş yaptı. Bu olayların sonunda hem Ortodokslar hem de Katolikler birbirlerine güvenme yerine Türklere güvenmeyi daha güvenilir buldular.

Kara Timurtaş Paşa bu sıralarda Yanbolu'yu ve onun komutasında bulunan Lala Şahin Paşa ise Samakov'u almıştı. Sultan Murad'da fetihlerine yenilerine ekleyerek ilerliyor ve topraklarına Hayrabolu, Kırkkilise (Kırklareli), Pınarhisar ve Vize'yi katıyordu. Bu topraklarında Osmanlı'ya geçmesi ile Bizans'ın Trakya'da fazla bir şeyi kalmamıştı.

Tuna Nehri'nden başlayıp Rodos Balkanlarına kadar orta ve güney Bulgaristan topraklarını elinde bulunduran Bulgar Kralı Yuvan Sisman, Osmanlılar'ın fetihlerini görünce onlarla başa çıkamayacağını anlayıp Osmanlı ile bir barış anlaşması yapmıştır. Osmanlı himayesi benimseyen kral vergi vermeyi kabul etmek zorunda kalmıştı. Osmanlı'nın bu gücünden istifade etmek için kız kardeşi Prenses Marya'yı, Sultan Murad ile evlendirmek istemişti. Osmanlı'yı yanına alıp Vidin üzerine giden Kral Yuvan muvaffak olamadı. Türklerin himayesini istememeye başlayan Kral Yuvan Sırp Kralı ile anlaşarak birlikte Türkler'in üzerine yürümeyi kararlaştırmışlardı. Bu hücumun karşısında komuta görevi Lala Şahin Paşa'daydı. Muharebeyi Lala Şahin Paşa komutasındaki Türkler kazanınca Kuzey Bulgaristan kapıları da Türklere açılmış oldu.
" } ] }